Endorfin hormonu, her ne kadar ismini hormon olarak kullansak ta, özünde bir nörotransmitter'dir. Yani beynimizle sinirlerimiz arasındaki kargo şirketi diyebiliriz. Endorfin hormonu, diğer kardeşleri gibi belli seviyelerde kalmaz, ani iniş çıkışları vardır.
Bu hormon, insan hayatında, korku, stres, üzüntü, acı gibi duygu durumlarımızı kontrol eder. Bir şairin dediği gibi "Nerede bir acı hissetsem, yüreğim oralı olur", tam da endorfin hormonu için denilmiştir. Ne zaman üzüntüye teselli gerekir, endorfin hızla çoğalmaya başlar. Ne zaman canımız yansa endorfin hormonu, kılık değiştirir, uyuşturucuyu taklit edip, acımıza merhem olur. Anlayacağınız bir dost, bir ilaç, tutunacak bir daldır.
Aynı zamanda endorfin hormonu, beyinde salgılandığı, hipotalamus bölgesinde oluşundan dolayı cinsellik, açlık, haz ve mutluluktan da birinci derecede sorumludur. Bunlar düşünüldüğünde, mutluluk hormonu da diyebiliriz. Eğer ki cinsel yönden mutluluğa ulaşıldıysa, endorfin hormonu ait olduğu yere, yani hipotalamusta en son noktaya yükselmiştir.
Dolaylı olarak öfke kontorlünde söz hakkı sahibidir. Ama bu demek değildirki öfke anında endorfin kaçar. Yetersiz olarak etkisi olsada, verdiğimiz her türlü tepkiden sorumludur. Bizim tepkimizin ölçütü endorfin seviyesine bağlıdır.
Bilim dünyası 200'e kadar nörotransmitter tespit etmiş olsa da, en önemli ve değerlisi endorfindir. Endorfin seviyesinin yükselmesi, mutluluğa neden olurken, düşüklüğü de ağır depresyona neden olur. Bu yüzden eğer üzerimize bir sıkıntı çökerse, bir parça çikolata ya da bol baharatlı bir yemek, uyuyan ya da tembelleşen endorfini harekete geçirecektir.
Â