Mutluluk hormonu kardeşlerden biri olan Adrenalin hormonu, diğer kardeşlere küsmüş gibi, böbrek üstü bezlerinde salgılanır.
Adrenalin hormonu 1894 yılında, Edward Sharpey-Schafer tarafından, üzerinde araştırma yapılsa da, 1901 yılında Jokichi Takemin tarafından araştırması tamamlanıp bilim tarihine geçmiştir.
Salgı yeri diğerlerinden farklı olsa da, salgılanan adrenalinin kontrolü beyindedir. Beyin, vücudun sorununu algılayıp, adrenalinin sorun olan bölgeye gitmesi emrini verir. Adrenalin hormonu, çok zıt problemlerin üstesinden gelebilecek şekilde programlanmıştır.
Örneğin, kalp kaslarının gevşemesinde kullanılırken, diğer taraftan kana karışarak, tansiyonun yükselmesine yardımcı olup, hipotansiyonu önleyebilir. Kontrolsüz yükselen adrenalin ise, vücuda aşırı yük bindirip, kalp krizine neden olabilir. Alerji durumlarında bronşların açılması, vücudun korunmasında güvenlikçi görevi görüp, vücuda saldıran parçalanamayan proteinleri de bloke edebilir.
Korku heyecan şok gibi durumlarda adrenalin artışı olur. Bu artış, vücudu harekete geçirip, savunma mekanizmasını aktif etmek içindir.
Adrenalin hormonu, diğer hormon kardeşlere oranla insan ve hayvanlarda farklılık gösterir. Asıl amacı, hayvan anatomisinde, de insan anatomisinde de terazi görevi görmektir. Bu horman üstlendiği görev bakımından tıbbın eli ayağıdır,diyebiliriz. Duran kalpten, ameliyatlara, anestezi etkisinin süresini uzatmaya, korku, şok gibi durumlarda kanın daha rahat dolaşmasına yardımcı olur.
Â